Ekosistem yaklaşımı, toprak, su ve canlı kaynakların korunmasını ve sürdürülebilir kullanımını içeren entegre bir yönetim sistemidir, Ekosistem yaklaşımı, doğal yapıyı, prosesi, fonksiyonları ve canlılar ve çevre ile olan ilişkileri içeren, biyolojik yapıyı koruyacak şekilde bilimsel yöntemlerin kullanılmasını esas tutan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, insanları kültürel çeşitliliği ile birlikte ekosistemin bölünme-' bir parçası olarak kabul etmektedir. Ekosistem yaklaşımı, diğer yandan, ekosistemin karmadık ve dinamik yapışım anlayabilmek için farklı şartlara uyum gösterebilen bir yönetim anlayışım gerektirmektedir. Sistemin prosesleri çoğunlukla doğrusal olmayan bir yapı ar/etmekte, çıktıları ise genellikle belirli bir süre sonra ortaya çıkmaya başlamaktadır.
Convention on Biological Diversity (2002), birbiri ile bağlantılı ve birbirini tamamlayıcı nitelikte olan ekosistem prensiplerim aşağıdaki şekilde özetlemiştir.
• Toprak, su veya canlı bir kaynakların yönetim amaçları sosyal bir tercihtir.
• Kaynakların yönetimi merkezi bir şekilde olmamalı ve mümkün olan en düşük düzeye kadar
yerelleşmelidir.
• Ekosistem yöneticileri, gerçekleştirdikleri faaliyetlerin yakın ve uzak etki alanında yer alan
diğer ekosistemler üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurmalıdır.
• Ekosistem yönetiminden kazanç sağlayabilmek için, sistemin ekonomik özellikler göz önüne alınarak yönetilmeği gereklidir. Böyle bir ekosistem yönetim programı
(a) biyolojik çeşitliliği olumsuz olarak etkileyen ürünlerin pazarım azaltıcı,
(b) biyolojik çeşitliliğin korunmasını ve sürdürülebilir kullanılmasını teşvik edici,
(c) verilen bir ekosistemdeki fayda ve maliyet unsurlarım ihtiva edici özelikte olmalıdır.
• Sürdürülebilirliğin sağlanması için ekosistemin yapısının ve fonksiyonlarının korunması, öncelikli hedef olmalıdır.
• Ekosistem, kendi fonksiyonlarının sınırları içerisinde kalacak şekilde yönetilmelidir.
• Ekosistem yaklaşımı uygun mekan ve uygun /aman ölçeğinde ele alınmalıdır.
• Ekosistem yönetiminin amaçları, zamanla oluşan değişimler ve ekosistem faaliyetlerinin yavaş ilerlemesi dikkate alınarak uzun döneme yayılmalıdır.
• Ekosistem yönetimi, değişimin kaçınılmaz olduğunu kabul etmelidir,
• Ekosistem yaklaşımı biyolojik çeşitliliği koruma ve kullanma arasındaki uygun dengeyi tespit etmelidir.
• Ekosistem yaklaşımı, bilimsel, yerel, yenilikçi bilgi ve uygulamaları içeren her türlü bilgiyi dikkate almalıdır.
• Ekosistem yaklaşımı toplumsal ve bilimsel disiplinin ilgili tüm sektörlerin! içine almalıdır.
Dünya üzerindeki çoğu ülkede, tarım toprakların büyük çoğunluğu bu amaçla kullanılmakta, ve bu alanlarda yetişen bitkiler doğal olarak yetişen bitkilere göre daha yüksek bir oranı teşkil etmektedir. Bu nedenle doğal hayatın korunması amaçlı kullanılabilecek alanlar yetersiz kalmakta ve özellikle göç eden hayvanlar için bu olumsuz durum yoğun bir şekilde kendini göstermektedir. Günümüzde endüstrileşme eğilimine girmiş olan tarımsal uygulamalar, doğal yapıyı tahrip etmekte ve ekosistemin dengelerini bozmaktadır. Bu yönü ile yoğun tarımsal faaliyetler, toprak ve su ortamının kirlenmesi ile canlıların soylarının tükenmesinin en önemli nedenlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Bütünleşik tarımsal zararlı yönetimi, bütünleşik bitki besleme sistemleri ve koruyucu toprak işleme sistemleri gibi organik tarım yaklaşımları sırasıyla tarımsal sistemin böcek ekolojisi, bitki ekolojist ve toprak ekolojisini koruma amacı ite geliştirilmişlerdir. Bu ve bunun gibi diğer yönetim elemanlarım tek bir çatı altında toplayabilmek için gerekli olan stratejiler, organik tarım kapsamı içinde yer almaktadır. Organik tarım yöntemi, tarımsal kimyasalların kullanılmasından kaçınması nedeniyle doğal kaynakların tahribatını önleyerek tarımsal arazilerin ve onların üretim potansiyellerinin zarar görmesini engellemektedir (FAO, 2002).
Doğal ortam, organik tarım sistemi içerisinde hem bir araç hem de bir amaç durumundadır. Organik tarım yapan çiftçiler gübre, pestisit ve diğer ilaç kullanımlarından kaçındıkları için, tarımsal üretimde en önemli girdi olan ekosistemin mevcut fonksiyonlarını ve ekolojik dengeyi korumak zorundadırlar. Diğer yandan afifler, beyaz sinekler veya kırmızı örümcekler gibi tarımsal ürünlere zarar veren böcekler doğal ortamda bulunan parazit ve avcı böcekler sayesinde ekonomik zarar eşiği seviyesi altında tutulabilmektedir. Toprak kaynaklı zararlıları ve hastalıkları, pestisit kullanmadan kontrol altında tutmanın en etkili yolu. her sene farklı ürünlerin yetiştirildiği ürün rotasyonu yöntemi olarak görülmektedir. Ürün rotasyonu, tarımsal ekosistemin çeşitliliği açısından da son derece önemli bir yöntem olup, besin elementlerinin topraktan daha iyi alınması sağladığı gibi ışığın ve suyun da daha etkin bir şekilde kullanılmasında etkili olmaktadır.
Üzerinde uzun yıllar boyunca organik tarım yapılmış yüksek mikroorganizma çeşitliliğine sahip topraklar, tarımsal hastalıkların baskı altında tutulmasına ve bitkilerin dayanıklılığın gelişmesine yol açmaktadırlar. Sentetik tarımsal girdilerinin sınırlanması, çiftçileri daha korumacı teknikler kullanmaya teşvik etmekledir. Mesela ot öldürücü kimyasalların (herbisit) kullanılmasının yasaklanmış olması, yabancı ot problemini önemli ölçüde azaltan ürün rotasyonu sisteminin kullanılmasını gerekli kılmakladır. Sentetik gübre kullanımının yasaklanmış olması ise, besin elementini koruyan ürün rotasyon sisteminin kullanılmasını gerektirmekte ve ekonomik bir değer olan organik gübrelerin kullanılmasını teşvik etmektedir (NSC, 1999; FAO, 2002).
Ekosistem yaklaşımı açısından değerlendirildiğinde organik tarım yönteminin sadece üretime dönük bir yaklaşım olmadığı görülmektedir. Çiftçiler, çevreciler, yöntem geliştiriciler ve pazarlamacılar, kalite kontrolcüler ve tüketiciler arasındaki sektörler arası yardımlaşma, organik tarımın en temel özelliklerinden birisi olarak ön plana çıkmaktadır. Doherty ve arkadaşlarının da (2000) işaret ettiği gibi sürdürülebilir tarım, hem insan hem de doğanın faydasına olarak ekosistemin en az müdahaleyle yönetilmesi için kullanılan ekolojik mühendislik çözümleri olarak tanımlanmaktadır. Organik tarım yöntemi dışında, günümüzdeki herhangi bir tarım uygulanası, ekosistemin fonksiyonlarının bu kadar verimli bir şekilde kullanılmasını temin edememektedir (FAO, 2002).
Kaynak: Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu Derneği
Gönderen Aytekin AYDIN - Çarşamba, Mayıs 27, 2009