Kısaca: 1914 Ağustos’undan, 1918 Kasım’ına kadar süren ve çok geniş bir bölgeyi içine alan uluslararası bir savaştır. Savaşın başlangıcında, İngiltere ve İngiliz Uluslar Topluluğu ülkeleri ile Fransa, Belçika, Rusya, Sırbistan vs savaşa kısa bir süre sonra katılan Japonya ‘İtilaf Devletleri’ni oluşturdu. Bu devletlere daha sonra ABD, İtalya, Romanya, Yunanistan ve öbür bazı ülkeler de katıldılar. Öbür yanda ise ‘İttifak Devletleri’ yani Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve çok daha sonra katılan Bulgaristan bulunuyordu.
Nedenleri: 18. yüzyılda Sanayi Devrimi’ni gerçekleştirerek gelişen ve zenginleşen İngiltere, dünyanın her yanına yayılmış sömürgeleriyle büyük bir imparatorluk kurmuştu. 19. yüzyılda Almanya, Fransa, Japonya, ABD gibi bazı ülkeler de hızla sanayileşmeye başladılar ve 19. yüzyıl sonlarına doğru özellikle Almanya, İngiltere’ye ciddi bir rakip oldu. Büyüyen ekonomisinin ve artan nüfusun gereksinimlerini karşılayacak sömürgeler bulmak için dünyaya açılmaya çalışan Almanya, bir çok yerde İngiltere ve Fransa ile karşı karşıya gelmeye başladı.
Balkanlar’da siyasal ve ekonomik etkisini arttırmaya çalışan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Rusya’nın çatışması da, uzun süreden beri Avrupa’nın gündeminde yer alan uluslararası sorunlardan biriydi. Ayrıca, Afrika, Orta Asya ve Ortadoğu yeni sömürgeler arayan devletlerin çıkar çatışmasına sahne olan önemli bölgelerdi.
Böylece, birbirleriyle kıyasıya çıkar çatışması içinde olan devletler, güvenliklerine yönelebilecek tehlikelere karşı önlem antlaşmaları yaptılar. İtilaf ve İttifak Devletleri diye adlandırılan iki karşıt cephe işte bu antlaşmaların ürünüdür.
Savaşın Başlaması: Avusturya’nın 1908’de işgal etmiş olduğu Bosna’nın Saraybosna kentinde, 28 Haziran 1914’de bir Sırp milliyetçisinin Avustarya veliahtını öldürmesi savaşı başlatan kıvılcım oldu. Bu olaydan Sırbistan’ı sorumlu tutan Avusturya, 27 Temmuz 1914’de bu ülkeye saldırdı. Rusya Sırbistan’ı destekleyince Almanya Avusturya’nın yandaşı olarak Rusya’ya savaş açtı. Fransa da 1892’de imzaladığı ‘İkili İttifak’ çerçevesinde Rusya’nın tarafında oldu. Bunun üzerine Almanya Fransa’ya da savaş açtı.
Alman birlikleri Fransa’ya saldırmak için Belçika’ya girdi. Daha 1839’da herhangi bir saldırı karşısında Belçika’ya yardım etmeye söz vermiş olan İngiltere, 4 Ağustos 1914’de Almanya’ya savaş açtı. Böylece, 1. Dünya Savaşı başlamış oldu.
O yıllarda orduların savunma gücü saldırı gücünden fazlaydı. Başlangıçta güçlü filolara sahip olan İtilaf Devletleri denizde üstünlüğü ele geçirdiler. Fakat daha sonra Alman denizaltıları da ticaret gemilerini batırmaya başladı. Bu savaş aynı zamanda çok etkin bir rol oynamamış olsa da uçakların kullanıldığı ilk savaştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Savaşa Girmesi: İtthad ve Terakki’nin güçlü önderlerinde Enver Bey (Paşa), henüz otuzüç yaşında bir gençti. Saraya damat olan Enver Bey kaymakam rütbesi taşıyordu. 3 Ocak 1914’de birden bire paşalığa yükseltildi; daha doğrusu kendisini yükseltti. Harbiye Nazırlığına getirildi ve başkomutan vekili oldu. Enver Paşa’nın gözükara cesaretinden başka tek meziyeti vatanı sevmesiydi. Fakat ne yazık ki böyle zamanlarda önemi anlaşılan bilgi, tecrübe ve yönetim kabiliyetinden yoksundu. İşte çoğu İttihadçıların bu eksikliği hem kendi, hem de Osmanlı Devleti’nin felaketini hazırladı. Çünkü zaten harap ve savaş u olan Osmanlı Devleti bir savaşa daha dayanamazdı.
Karada ve denizde savaş tüm şiddetiyle sürerken, İngiliz donanmasının sıkıştırdığı ‘Goeben’ ve ‘Breslav’ adlı iki Alman gemisi Çanakkale Boğazı’nı geçerek Osmanlılara sığındı. Bundan ne padişahın, ne diğer bakanların, ne de diğer meclisin haberi vardı. Hatta Sadrazam Said Paşa bile habersizdi.
10 Ağustos 1914 gecesi Bakanlar Kurulu, Başbakan Said Halim Paşa’nın konağında toplanmıştı. Harbiye Nazırı Enver Paşa oldukça geç geldi ve içeri girer girmez gülümseyerek ‘Bir oğlumuz dünyaya geldi.’ dedi. Daha sonra Alman savaş gemilerinin İngiliz donanmasından kaçıp Boğaz’ı geçtiklerini, buna kendisinin izin verdiğini söyledi. Bazı tarihçiler bu olayın Osmanlı Devleti’ni Almanya saflarında savaşa sokmak için yapılmış bir komplo olduğunu yazar. Bunlara göre, Alman temsilcileriyle daha önce görüşmeler yapılmış ve bu oyun tezgahlanmıştır. Çünkü Padişah’ın ve Meclis’in savaşa girmemekte direnmelerinden korkulmuştur.
İtilaf Devletleri hemen Osmanlı Devleti’ne bir ultimatom vererek Alman gemilerini bırakmasını, aksi halde bunun savaş nedeni olarak sayılacağını bildirdiler. İttihad ve Terakki Hükümeti gemilerin Almanya’dan satın alındığını bildirdi ve Türk bayrağı çektirerek, Goeben’in adını ‘Yavuz’, Breslav’ınkini ise ‘Midilli’ olarak değiştirdi. Bununla da yetinmeyip gemileri Karadeniz’e gönderdi ve Rus şehirlerini bombalattı. Ayrıca bu gemiler iki Rus gemisi ve bir Fransız vapurunu batırdılar. Buna karşılık 5 Kasım 1914’de İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti’ne savaş açtılar. 17 Kasım da ise Ruslar Trabzon’u bombaladı. Böylece Osmanlı Devleti de savaşa katılmış oldu.
-Cepheler-
Batı Cephesi: Savaş çıktığında, Avrupa’nın büyük ülkelerinde tüm sağlıklı erkeklerin iki yada üç yıl askerlik yapmalarını zorunlu kılan bir sistem uygulanıyordu. Bu nedenle de bu ülkelerin birkaç milyonu bulan orduları vardı. İngiltere de ise gönüllülerden oluşan çok daha küçük bir ordu vardı ve zorunlu askerlik ancak 1916’da başladı.
Kara savaşlarının geçtiği en önemli iki alana Almanya’nın batısı ve doğusu anlamında Batı Cephesi ve Doğu Cephesi adları verildi. Daha sonra İtilaf Devletleri, Deniz Kuvvetleri’nin desteğiyle savaşı özellikle OrtaDoğu ve Doğu Akdeniz’de yeni bölgelere sıçrattı ve Almanların sömürgelerini ele geçirme olanağı buldu. Bir başka cephe de 1915’de İtalya’nın, Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna saldırmasıyla bu iki ülke arasındaki ‘Isonzo Vadisi’nde açıldı.
Almanların iki cephede birden savaşabilmesini sağlayacak bir savaş planı, 1905’te General Alfred von Schlieffen (1833-1913) hazırlamıştı. Amaç Doğu Cephesi’nde asker sayısı düşük tutulurken, Alman ordusunun olanca gücüyle Belçika üzerinden Fransa’ya girip, Fransız ordusunu ezmesiydi. Ama Fransızlar, Alman saldırısını Paris yakınlarında yer alan ‘Marne Savaşı’nda durdurunca, Schlieffen’in planı bozuldu ve Almanlar savaşı kısa bir süre sonra kazanma şansını yitirdi.
Bundan sonra Batı Cephesindeki savaş, 1918 yazına kadar siper savaşı biçiminde sürdü. Belçika kıyısında Osterde dolaylarından İsviçre sınırına kadar uzanan siperler, en azından 180 metre eninde ve dikenli tellerle örülmüş bir bölge ile birbirinden ayırılıyordu.
Her iki tarafında ağır kayıplar verdiği savaşta topçu mermilerinin toprakta açtığı çukurlar ilerlemeyi zorlaştırıyordu.
Genellikle savunmada kalan Almanlar 1915’de bu cephede ilk kez zehirli gaz kullandılar. İtilaf Devletleri önce paniğe kapıldılarsa da, daha sonra gaz maskeleriyle kendilerini koruyarak Alman saldırısını püskürttüler.
İngilizler siper ve engel tanımayan zırhlı bir motorlu taşıt olan tankı ilk kez bu cephede kullandılar. Ne var ki, 15 Eylül 1916’da Somme Irmağı yakınlarında az sayıda tankla saldırıya geçmiş olmaları başarı şanslarını yitirmelerine yol aldı.
Somme Savaşı, Batı Cephesi’ndeki büyük çatışmaların tüm özelliklerini taşıyordu. İngiliz komutanı Sir Douglas Haig’in (1861-1928) yönettiği saldırı Alman siperlerini bir hafta süreyle bombardıman edilmesiyle başladı. Yinelenen saldırı ve karşı saldırılarla gelişen savaş Kasım’a kadar sürdü.
Batıdaki önemli çatışmalardan bir başkası da Almanların Verdun’daki Fransız tabyalarına karşı giriştikleri saldırıdır. 1916’daki bu çatışmada önce geri püskürtülen Fransızlar yıl sonuna kadar General Henri Phillippe Petain (1856-1951) komutasında, yitirdikleri toprakların çoğunu geri aldılar.
1917’de de şiddetle süren, büyük can ve mal kaybına yol önlemek ve genelde duruma bir çözüm bulmak için Sir Douglas Haig, Ypres yakınlarında yeni bir saldırı başlattı. Üç ay süren şiddetli çatışmalardan sonra bu saldırı da Passchendaele bataklıklarında son buldu.
Doğu Cephesi: Doğu Cephesinde savaş batıya göre daha belirsiz bir çizgide sürdü. Saldıran tarafın gücüne göre zafer kimi zaman bir tarafın, kimi zaman öbür tarafın oldu. 1914 Ağustosunda Doğu Prusya’ya giren Ruslar Tannenberg Savaşında, daha sonra bütün Alman ordularının başına geçecek olan Paul von Hindenburg (1847-1934) ve Erich Ludendorff (1865-1937) komutasındaki birliklerce büyük bir yenilgiye uğratıldı.
1915 yazında Almanlar Ruslar’ı Doğu Cephesinde geri püskürtünce, bu başarıdan umutlanan Bulgarlar da İttifak Devletleri’ne katıldılar. Almanya, Avusturya ve Bulgaristan birlikleri Sırbistan’ı işgal ettiler. Sırbistan’a yardım etmek için Yunanistan’ın Selanik kentine çıkartma yapan İtilaf Devletleri savaşın sonuna kadar başarı sağlayamadılar.
Ruslar, 1916’da silah ve cephane açısından büyük sıkıntı içindeyken bugün Rusya’yı Romanya’dan ayıran dağlık Bukovina bölgesinde Avusturyalılara beklenmedik bir saldırıya geçtiler. Bu saldırının başarıyla sonuçlanmasından yüreklenen Romanya, İtilaf Devletlerine katılmak istediyse de Batı Cephesi’nden çektikleri birliklerle Romanya’ya saldıran Almanlar, Rumenleri büyük bir yenilgiye uğrattılar.
İtalya, İtilaf Devletleri’ne 1915’de katıldı. İtalya ile Avusturya sınırındaki dağların dorukları Avusturyalıların elinde olduğundan İtalyanlar zorlu çatışmalar sonucu çok az ilerleyebildiler ve ağır kayıplar verdiler.
-Osmanlı Cepheleri-
Kafkasya Cephesi: 1914’de Ruslar Sarıkamış üzerinden Erzurum’a doğru ilerlediler. Enver Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Ardahan ve Sarıkamış’ta şiddetli kışın da etkisiyle çok büyük kayıplar verdi. 1916’da geniş çaplı bir saldırı başlatan Çarlık Rusya’sı birlikleri, Trabzon ve Erzincan’ı alarak Van Gölü’ne kadar ilerlediler. Osmanlı Ordusu’nun başlattığı karşı saldırı Muş ve Bitlis’in alınmasından sonra durduruldu. Bundan sonra Ruslar 3 Mart 1918’de Bresk-Litowsk Antlaşması’nı imzalayıp geri çekildiler. Kars, Ardahan ve Batum Osmanlı’ya kaldı.
Marmara ve Boğazlar Cephesi: Kafkas Cephesi’ndeki Ruslar’a yardım etmek amacıyla yeni bir cephe açmaya karar veren İtilaf Devletleri, 19 Şubat 1915’de Çanakkale Boğazı’nda bir saldırı başlattılar. Boğazı geçme girişimleri başarısızlığa uğrayınca geri çekilen İngiliz ve Fransız donanmaları 25 Nisan’da Gelibolu’ya çıkarma yaptılar. Mustafa Kemal ve Liman von Sanders yönetimindeki Türk birliklerinin kararlı direnişleri sonunda Aralık 1915 – Ocak 1916’da tüm İtilaf kuvvetleri Marmara ve Boğazlar bölgesinden çekildi. Bu da tüm dünyaya ‘Hasta Adam’ olarak görülen Osmanlı İmaratorluğu’nun hala ayakta olduğunu gösterdi. ‘Çanakkale Geçilmez’ hükmü tarihe kazındı. Türk zaferi, Çanakkale’de 18 Mart 1915’de kesinlik kazandı.
Ortadoğu Cephesi: Savaşın başında Suriye, Filistin ve Arabistan’ın büyük bölümü Osmanlı İmparatorluğu’na bağlıydı. Basra Körfezi’nde bulunan petrol yataklarını korumak için İngiliz yönetimindeki Hint birlikleri 21 Kasım 1914’de Basra’yı işgal ettiler. Daha sonra Dicle Irmağı boyunca kuzeye yönelen bu birlikler, Kut-ül Amare’de Osmanlı birliklerince kuşatıldılar ve 147 gün süren bir kuşatmadan sonra, 1916’da teslim oldular. 2. Mezopotamya saldırısında İngilizler Kut-ül Amare’yi; 11 Mart 1917’de de Bağdat’ı ele geçirdiler.
Daha batıda, İngiliz orduları ve İngiliz Uluslar Topluluğu birlikleri Mısır’dan sonra Sina Çölü’nü geçerek Filistin’e doğru ilerledilerse de Gazze’de Osmanlı ordusuna iki kez yenilince, bir yılı aşkın bir süre burada kaldılar. İngiliz birliklerinin başına getirilen General Edmund Allerby (1861-1936) 1917 sonbaharında başlattığı saldırı ile Osmanlı ordularını ikiye bölerek 9 Kasım’da Kudüs’ü işgal etti.
Birliklerin çoğu Batı Cephesi’ne yardıma gönderildiğinden, savaş uzunca bir süre duraklama dönemine girdi. Hindistan’dan yardım alan ve İngiliz casusu T.E. Lawrance’ın kışkırttığı Arap ayaklanmasından yararlanan Allenby ordusunu gizlice Akdeniz kıyılarında topladı, hızla harekete geçerek önce Şam’ı ardından Halep’i işgal etti. İngiliz orduları Musul’a yürürken Osmanlılar teslim oldular. 30 Ekim’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzaladılar.
Kara Savaşlarının Son Aşaması: Rusya’daki 1917 devrimi, İtilaf Devletleri’nin Doğu Cephesi’nde çökmesine yol açtı. Almanlar başka yerlerde savaşabilmek için birliklerini bu cepheden çektiler. Avusturyalılar ile birlikte Caporetto’da ani bir saldırı düzenleyerek İtalyanlara ağır kayıplar verdirdiler ve Piave Irmağı’na kadar ilerlediler.
Bu arada Alman denizaltılarının ticaret gemilerine saldırması ABD’nin İtilaf Devletleri’nin yanında savaşmaya karar vermesine neden oldu. Ayrıca, 1917 başlarında Almanya’nın kendi safına çekmek için Meksika’ya ABD’nin Texas, New Mexico, Arizona eyaletlerini verme sözünde bulunduğu öğrenilince ABD’nin savaşa girme kararı kesinleşti.
İtilaf Devletlerine para, araç ve gereç yardımına başlayan ABD, ordularını Avrupa’ya savaşmaya hemen gönderemedi. 1917 Mayıs’ında ABD hükümeti Kura ile Askerlik Yasası’nı çıkarınca 21-30 yaş arasındaki tüm erkekleri silah altına alma yetkisine sahip oldu. 1917-1918 kışı İtilaf Devletleri’nin savunmada, ABD birliklerini beklemek zorunda kaldıkları bir dönemdi. Bu durumdan yararlanan Almanlar, 1918 baharında son bir yarma girişiminde bulunmaya karar verdiler. İtilaf Devletleri bu şiddetli saldırıları zorlukla durdurabildi. Bu sırada batıdaki bütün İtilaf Devletleri birliklerinin komutası Fransız Mareşali Ferdinand Foch’a (1851-1923) verildi ve her ay üçyüz bin ABD askerinin gelmeye başlamasıyla durum değişti.
1918 Temmuz’unda saldırı sırası Foch’a gelmişti. Fransızlar’ın güneyde geliştirdikleri başarılı bir saldırının ardından, İngiltere, Kanada ve Avusturalya birlikleri 8 Ağustos’ta Amiens yakınlarında genel bir saldırı başlattılar.
İtilaf ordularına Selanik’te yenilen Bulgarlar, 23 Eylül’de teslim oldular. İtilaf güçleri bu kez İtalya’da Piave Irmağı’nı geçti ve Vittoria Veneto Savaşı’nda kesin bir yenilgiye uğrayan Avusturya, 3 Kasım’da Padova Ateşkes Antlaşması’nı imzaladı.
-Deniz Savaşları-
Amiral Sir Jellicoe (1859-1935) komutasındaki İngiliz büyük donanması, daha güçsüz ve deney imsiz Alman açık deniz donanması ile karşılaşmak için sabırsızlanıyordu. 28 Ağustos 1914’de Amiral Sir David Beatty’nin (1871- 1936) yönetiminde ağır silahlarla donatılmış zırhlı, büyük ve hızlı savaş gemileri kruvazörlerin desteklediği hafif İngiliz savaş gemileri, Alman kıyıları açıklarındaki Heligoland Körfezi Savaşı’nda üç Alman kruvazörünü batırdı.
Açık denizlerde İngiliz kuvvetleri, askeri birlikleri taşıyan gemilere eşlik ediyor ve Alman sömürgelerinin ele
geçirilmesine yardımcı oluyordu. General Paul von LettowVorbeck’in savunduğu Alman Doğu Afrika’sı dışındaki tüm Alman sömürgeleri kolayca ele geçirildi.
Alman kruvazörleri, özellikle de onbeş ticaret gemisini batıran Emden kruvazörü açık denizlerde büyük tehlikelere yol açıyordu. Emden’i, daha sonra Avusturalya deniz kuvvetlerine bağlı Sidney kruvazörü Hint Okyanusu’ndaki Cocos Adaları yakınlarında batırdı.
Alman donanması İtilaf Birlikleri’nin kıyılara denizden çıkarma yapmasını engellerken, İtilaf Devletleri’nin donanmaları da asker ve gereç yedeklemelerini rahatça yapabilmek için açık denizleri kolluyor, aynı zamanda İttifak Devletleri’nin deniz yolundan besin ve gereç yardımı almalarına engel oluyordu. 1915 Şubat’ında açıklanan bu ablukanın ciddi sonuçlar vermesi için iki yıl geçmesi gerekti.
İngiliz ablukasına yanıt olarak Almanlar, İngiltere çevresindeki sularda yol alan her ticaret gemisini, içindekileri uyarmadan batıracaklarını açıkladılar. Denizaltıların bu biçimde kullanımı uluslararası yasalara aykırıydı ve ABD, Almanya’nın bu tutumunu protesto etti. Bir Alman denizaltısının, İngiliz yolcu gemisi Lucitannia’yı 7 Mayıs 1915’de batırması ve içlerinde ABD’lilerin de bulunduğu 1200’e yakın yolcunun yaşamını yitirmesi protestoların artmasına neden oldu ve Almanlar bir süre büyük yolcu gemilerini uyarıda bulunmadan batırmayacaklarına söz vermek zorunda kaldılar. Lucitannia’nın batırılışı ABD’nin İtilaf Devletlerine verdiği desteği ve savaşa girişini büyük ölçüde etkiledi.
İngiliz ve Alman donanması arasındaki en büyük çatışma 31 Mayıs 1916’da oldu. İngilizler ile Almanlar önce kruvazörler savaşında, hemen ardından da iki ana donanma arasındaki Jutland Savaşı’nda karşı karşıya geldiler. Almanlar başarılı bir manevrayla kaçmayı başardılar ve kayıpları İngilizler’in ancak yarısı kadar oldu. İngilizler kayıplarına karşın Kuzey Denizi’ndeki üstünlüklerini sürdürdüler.
1916’da Alman denizaltılarının saldırıları arttı ve ticaret gemilerinin batırılma hızı yenilerinin yapılma hızını geçti. 1917 Şubat’ında Almanlar İtilaf Devletleri limanlarına giden ya da bu limanlardan ayrılan tüm gemileri hiçbir uyarıda bulunmaksızın batıracaklarını açıkladılar. İtilaf Devletleri’nin gemi kayıpları giderek yükseldi ve Nisan’da İngiltere’den uzak limanlar için ayrılan her dört ticaret gemisinden biri geri dönemedi. Şubat sonunda İngiltere’de ancak altı hafta yetecek kadar tahıl stoku kalmıştı. O dönemde ne deniz dibindeki denizaltıların yerini saptayabilecek, ne de yeri bilinenleri batırabilecek kadar gelişmiş araçlar vardı. Güvenlik için ticaret gemileri silahlandırıldı ve ticaret konvoylarına savaş gemileri eşlik etti. Bu önlemler batırılan gemi sayısını bir ölçüde azalttı. Bu arada denizaltıların yerlerini saptama ve yok etme yöntemleri de geliştirildi. Bazı denizaltılar da ‘Q Gemisi’ denen ve gizli toplarla donatılmış ticaret gemilerince batırıldı. Deniz erleri ve subaylarının gizlendiği bu gemilere bir denizaltı saldırısı olduğunda, ‘Önce paniğe uğramış bir grup’ kurtarma sandallarına binip kaçıyordu. Denizaltı ‘Q Gemisi’nin’ işini bitirmek için yüzeye çıkınca gemide kalan denizciler gizledikleri silahları ortaya çıkararak denizaltıyı top atışına tutuyorlardı.
Almanlar’ın açık deniz donanmasının uzun süre denize açılamaması büyük gemilerde baş kaldırmalara neden oldu. 29 Ekim 1918’de donanmaya denize açılması emri verildiğinde denizciler bu emre uymadı.
-Hava Savaşları-
1.Dünya Savaşı’nda hava kuvvetlerinin en önemli en önemli görevi deniz ve kara savaşlarını desteklemekti. Savaşın başında, karacıların ve denizcilerin hava kuvvetleri ayrı ayrıydı. O günlerde uçaklar emekleme dönemindeydi ve en kullanışlı uzun yol hava ulaşım aracı Almanlar’ın geliştirdiği, koca bir puro görünümünde olan ‘Zeplin’ hava gemileriydi.
1915 başlarında zeplinler geceleri İngiliz kentlerinini bombaladı. Ama 1916’dan sonra uçaksavarlar devreye girince, zeplinlerin saldırıları azaldı. 1917’de Alman uçakları Londra’yı ve öbür büyük kentleri, genellikle ay ışığında, bazen de gündüzleri bombalamaya başladılar.
Son büyük hava saldırısı 1917’de, 19 Mayıs’ı 20 Mayıs’a bağlayan gece 43 bombardıman uçağıyla başlatıldı ve bu uçakların 13’ü Londra’ya ulaştı. Halkı yaklaşan saldırılara karşı uyaran sistem oldukça etkiliydi; fakat 2. Dünya Savaşı’nda geliştirilen sığınaklar türünde çok az yer vardı. İngiltere’ye yapılan hava saldırılarında 1300 kişi öldü, 3000’den fazla kişi yaralandı.
Savaşın sürdüğü cephelerde düşmanın yerini ve hareketlerini gözlemek ve fotoğraf çekmek için de uçaklar kullanıldı. Sonuçta, sık sık yoğun hava çatışmaları oldu. Uçaklar aynı zamanda demiryolu kavşaklarını, hava alanlarını ve levazım depolarını da bombalamak için kullanıldılar.
Deniz uçaklarının bu savaşta görevleri oldukça sınırlıydı. Bu uçaklar ya tekerlek yerine koyulan kızaklarla denize inip kalkabiliyor, ya da büyük savaş gemilerine eklenen pistlerden havalanabiliyordu. İlk uçak gemisi olan HMS Argus, uçakların inip kalkabileceği düz üst güvertesiyle ancak 1918 Eylül’ünde hizmete sokulabildi. İngiltere ve ABD ‘Blimp’ adı verilen küçük uçakları denizaltıları aramak için kullandılar.
-Savaşın Sonu-
Almanlar 3 Ekim 1918’de ABD Başkanı Woodrow Wilson’a ateşkes istemiyle başvurdular. Başkan kayıtsız şartsız teslim olmalarını istedi. Bu sırada İtilaf Devletleri’nin deniz ablukası nedeniyle açlıktan kırılan Alman halkı 4 Kasım 1918’de ayaklandı.
Alman ordularının tam bir bozguna uğramamasına karşın, 11 Kasım 1918 sabahı Alman yetkililer yenilgilerini kabul eden bir silah bırakma antlaşmasını imzaladılar. Bu antlaşma Compeigne Ormanı’nda, Foch’un özel vagonunda imzalandı ve imzadan 6 saat sonra, 11. ayın 11. günü, saat 11’de yürürlüğe girdi.
-Antlaşmalar-
Barış antlaşmalarının ilkelerini ABD Başkanı Wilson, İngiltere’de 1916 sonundan beri başkan olan David Lloyd George ve Fransız Başbakan’ı Georges Clemencau saptadı. Antlaşmalarda, Wilson’un dediği gibi ‘Dünya’da demokrasiyi güven altına almak’ amacı güdülüyordu. Avrupa’daki sınırların, bir ulusun başka bir ulus egemenliğinde kalmamasını sağlayacak bir biçimde düzenlenmesine çalışıldı.
Almanya Alsace-Loren’i Fransa’ya, Silezya’nın bir bölümünü yeniden kurulan Polonya Devleti’ne verdi ve tüm sömürgelerini yitirdi. Macaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu kuzey bölgesindeki toprakları, yeni Çekoslovakya ve Polonya devletlerine; doğusundaki bazı yerleri Romanya’ya; güneydekileri ise sınırları genişletilen Sırp Devleti’ne bırakırken, batıdaki Fiume (bugünkü Rijeka) bölgesini İtalya aldı. Baltık kıyısında Estonya, Letonya ve Litvanya adında üç yeni devlet kuruldu.
Osmanlılar ile yapılan Sevr Antlaşması ile Osmanlı topraklarının bir bölümü Yunanistan ve başka bazı devletler tarafından paylaştırıldı. Mustafa Kemal başkanlığındaki Ankara Hükümeti’nin tanımadığı bu antlaşma Kurtuluş Savaşı sonunda ortadan kalktı. Ortadoğu’da o zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde bulunan topraklar ile Almanya’nın sömürgeleri, Milletler Cemiyeti adına yönetilmek üzere, bazı İtilaf Devletleri’nin mandası altına girdi. Dünya barışını korumak ve anlaşmazlıkları çözmek için kurulan Milletler Cemiyeti pek başarılı olamadı.
Almanya yalnızca gönüllülerde oluşan kısıtlı bir kara ve deniz ordusu bulundurabilecek, denizaltı, tank gibi savaş araçlarına sahip olamayacağı gibi hava kuvvetleri de oluşturamayacaktı. Alman donanmasının büyük bir bölümü Orkney Adaları’nda bulunan Scapa Flow’a götürülerek 21 Haziran 1919’da kendi denizcilerinin eliyle batırıldı.
28 Haziran 1919’da Almanya ile imzalanan Versay Antlaşması ile Milletler Cemiyeti’nin kurulmasını öngören yazılı antlaşma aynı gün yürürlüğe girdi. Senatosunda Milletler Cemiyeti’ne girilmesine karşı çıkıldığı için ABD, bu antlaşmayı tanımadı. Almanya ve Avusturya ile 1921 Ekim’inde ayrı barışlar imzalandı.
Savaşın doğrudan açtığı ölümler, yaklaşık 5 milyonu İtilaf Devletleri’nden olmak üzere 8.5 milyona ulaştı. Ayrıca 21 milyon sivil yaralandı. Bunlara ek olarak dünyanın değişik bölgelerinde, savaş yüzünden çıkan hastalıklardan ve kıtlıklardan dolayı 20 milyona yakın insan öldü..
Gönderen Aytekin AYDIN - Salı, Mayıs 26, 2009