Gök

|


GÖK-TÜRK (ORHUN) YAZITLARI






Türk tarihinin belli bir dönemini hikaye ettikten başka bilinen en eski Türk yazısının ve bilhassa Türk dil ve edebiyatının çok önemli belgesi olan Gök-Türk (Kök-Türk) yazıtları, Doğuda Çin sınırlarında yaşamış Türklerin en önemli eserleridir. Bunlar Orhun ırmağının eski yatağı yakınlarında Koço-Çaydam adlı göl civarında dikilmiş anıtlar üzerindeki yazıtlar (kitabeler) dir. Bir kilometrelik alan üzerindeki bu anıtlar, bugün Moğolistan topraklarındadır. Gökt ...


GÖK-TÜRK (ORHUN) YAZITLARI Türk tarihinin belli bir dönemini hikaye ettikten başka bilinen en eski Türk yazısının ve bilhassa Türk dil ve edebiyatının çok önemli belgesi olan Gök-Türk (Kök-Türk) yazıtları, Doğuda


...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Çin sınırlarında yaşamış Çin Halk Cumhuriyeti, yüzölçümü itibariyle dünyanın üçüncü, nüfus itibariyle en büyük ülke. Güney Doğu Asya'da yer alır. Yüzölçüm 'dir. Başkenti Pekin olan ülkenin resmi dili Çince, para birimi Yuan'dır. Doğusunda Güney Kore, kuzeydoğusunda ve kuzeybatısında Rusya, kuzeyde Moğolistan, güneybatıda Afganistan ve Pakistan, güneyde Hindistan, Nepal, Butan, Birmanya Laos ve Kuzey Vietnam, doğusunda ise Büyük Okyanus ile çevrilidir.


...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Türklerin en önemli eserleridir. Bunlar Türk kelimesinin aslı "türümek" fiilinden gelmektedir. Bu fiilden türetilmiş, kişi ve insan anlamında "türük" ve nihayet hece düşmesiyle "Türk" kelimesi ortaya çıkmıştır. Nitekim Anadolu'da bir kısım göçebeler de yürümekten "yürük" adını almışlardır. Türk kelimesi, ayrıca, çeşitli kaynaklarda; "töre sahibi, olgun kimse, güçlü, terk edilmiş, usta demirci ve deniz kıyısında oturan adam" manalarında kullanılmaktadır.


...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Orhun ırmağının eski yatağı yakınlarında Koço-Çaydam adlı göl civarında dikilmiş anıtlar üzerindeki yazıtlar (kitabeler) dir.




Bir kilometrelik alan üzerindeki bu anıtlar, bugün Moğolistan topraklarındadır.




Göktürk alfabesi ile yazılı bulunan ilk anıtlar, 6. yy Yenisey Kırkızları’na aittir. 8. yy Orhun anıtlarında ise edebi güzelliğe ulaşmıştır. Sayfaları fazlaca olan bu taşların en önemlileri bilge Vezir Tonyukuk adında 720 yılında, kendisi tarafından yazdırılmış Tonyukuk Anıtı ile 731’de ölen Kül Tigin ve 734’te ölen


...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Bilge Kağan Anıtı olmak üzere üç tanedir.




Bu abidelerin varlığından ilk defa 13. yy Bilge Kağan, 683 yılında doğdu. Babası Göktürk Devleti'ni yeniden kuran İlteriş Kutlug Kağan, annesi İlbilge Hatun'dur. 8 yaşında babasını yitiren Bilge, 24 yıl boyunca Göktürk Devleti kağanlığı yapan amcası Kapağan Kağan'ın elinde büyüdü.




Bilge Kağan, amcası öldüğünde yerine geçen oğlu İnal'ı devirerek 32 yaşında Göktürk Devleti'nin başına geçti. Devletin yönetimini ele alan Bilge'nin ilk işi iyi bir yönetim oluşturmak oldu. Bunun için, ordunun başına 31 yaşındaki kardeşi Kül


...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.İlhanlılar devri tarihçisi Cüveyni (1226-1282) Tarih-i Cihan-Kuşa’sında söz etmiştir. Batılılarca 18. yy ortalarında bulunmuşsa da yazılar ancak 19. yy sonralarında Danimarkalı bilgin Thomsen (1842-1927) tarafından okuna bilmiştir. Türk tarihnin ilk yazılı vesikaları olan bu taşlar, tarih ve edebiyat yönünden büyük değer taşımaktadır.




Bu yazıtların, anlattığı olaylar bakımından en dolgunu ve üslupça en güzeli İlhanlılar yada İlhanlılar Devleti, Cengiz Han'in (Çingiz Han)torunu Hülagû Han tarafından, merkez Tebriz olmak üzere İran'da kuruldu (1256). "İlhanlı" ismi; "Büyük Kağanlı" anlamına gelmektedir. Çünkü İlhanlılar'ın kendi bayrakları ve paraları olsa da, bir çeşit eyalet sistemiyle yönetilmekteydiler ve Moğollar'ın Büyük Kağan'ına bağlıydılar. İlhanlı kelimesinin tartışılan bir başka anlamı ise; İl-eyalet hanı olabileceğidir. Son derece büyük ve hızlı hareket eden bir orduları vardı


...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.İlteriş Kutluk Kağan oğlu hükümdar Bilge Kağan’ın, kardeşi Kül Tiğin adına, saygı ve sevgiyle diktirip yazdırmış olduğu Kül Tiğin anıtıdır. Hükümdar ailesinden bir prens (tiğin) olan Yoluğ Tiğin’in kaleme aldığı Kül Tiğin yazıtı Türklerin o zamanki bir Kurtuluş Savaşı’nı anlatan bir edebi metindir. Arıca hükümdar Bilge Kağan ağziyle Türk halkına seslenen eşsiz bir hitabet örneğidir.




“Bu kitabeyi çok gelişmiş, zengin kelimeli bol mecazlı edebi bir hitabe örneği olarak yazan prens, yazıtın güney-batı yüzünü şu sözlerle bitirmektedir:


“Bilge ...Kitabesini ben Yolluğ Tiğin yazdım. Bunca binayı resmi ve heykelleri, süslemeleri ... Hakanın yeğeni Yolluğ Tiğin, ben, bir ay ve dört gün oturup yazdım, süsledim (ve yarattım?)”


Çin emperyalizminin o zamanki usul ve hedeflerini bu yazıtta okurken daha sonra mazlum, dağınık ve vatan duygusunu yitirmiş milletler üzerine yönelen bütün istilacı ve sömürücü emellerin anahtarını buluruz.




Kök-Türk devletinin kuruluşundan sonra 680 yılında Çin pençesine düşerek elli yıl esarette kalan, sonra babası İlteriş Kutluk Kağan tarafından kurtarılan Gök-Türk’lerin ibretli tarihini anlatan bu metinde, Bilge Kağan:


Milli şuuru kaybederek Çince konuşan hatta Çin isimleri almaya başlayan beylerin feci akıbetlerini, millete kötülüklerini ve tutsak oluşlarının başka sebeplerini dile getirmektedir.




Kurtuluşun hikayesini anlatmakta, kendisinin ve kardeşi Kül Tiğin’in millete hizmetlerini sayıp dökmekte halka ümit ve kuvvet telkini yapmakta, çalışmanın faydaları üzerinde durmaktadır. Aşağıda Kül Tiğin Yazıtı’nın bazı kuvvetli parçaları ve bunların bugünkü dilimizle ifadesi görülecek, ayrıca milletin tamamı verilecektir.




KÜL TİĞİN YAZITLARI’NDAN PARÇALAR


1-Türk kara kamag budun ança timiş: “İllig budun ertim, ilim amatı kana? Kimke iliğ kazganur men?” tir ermiş. “Kağanlıg budun ertim, kağanım kanı? Ne kağanka işiğ küçüg birür men?” tir ermiş. Ança tip Tabgaç kağanka yağı bolmış.


2-Türk Oğuz beğleri, budun, eşiding! Öze tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budın, ilingin törüngün kim artadı?




3-Barduk yirde edgüg ol erinç: kanıng subça yügürti sönüküng tağça yattı. Beglik urı oğlın kul boldu, işilik kız oğlun küng boldı.




4-Akanım kağan yiti yigirmi erin taşıkmış. “Taşra yorıyur” tiyin kü eşidip balıktaki tağıkmış, tağdaki inmiş, tirilip yitmiş er bolmuş. Tengri küç birdük üçün akanım kağan süsi böri teg ermiş, yağısı koy teg ermiş.




5-İçre aşsız, taşra tonsız yabız, yablak budunda üze olurtım. İnim Kül Tiğin birle sözleştimiz. Akanımız, eçimiz kazganmış budın atı küsi yok bolmaasın tiyin, Türk budın içün tün udımadım; küntüz otırmadım. İnim Kül Tiğin birle, eki şad birle ölü yiti kazgandım.




6-İnim Kül Tiğin kergek boldı. Özüm sakındım. Körür közüm teg, bilir biligim bilmez teg boldı... Kişi oğlı kop ölgeli törümiş.


Bugünkü dilde:


1-Türk halkı şöyle demiş: “Vatanlı millet idim, vatanım şimdi hani? Kime vatan kazanacağım ben” dermiş. “Hakanlı millet idim, hakanım hani? Hangi hakana işimi gücümü vereceğim?” dermiş. Böylece söyleyip Çin hakanına düşman olmuş.


2-Türk Oğuz beyleri, millet işitin! Üsten gök basmasa alttan yer delinmese, Türk milleti, ilini töreni kim bozabilir?


3-Vardığın yerde eline geçen şu oldu: Kanın su gibi aktı. Kemiğin dağ gibi yığıldı. Bey gibi oğlun kul oldu. Temiz kız çocuğun odalık oldu...


4-Babam hakan, on yedi erle dışarı kaçmış. “Dışarı yürüyor” diye haber işitince, şehirdeki dağa çıkmış, dağdaki inmiş. Derlenip yetmiş er olmuşlar. Tanrı güç verdiği için babam hakanın askeri kurt gibi imiş. Düşman koyun gibi imiş.


5-İçi aşsız, dışı giyimsiz, zayıf çaresiz millet üzerine oturdum (Tahta çıktım). Küçük kardeşim Kül Tiğin ile sözleştik: Babamızın, amcamızın kazandığı milletin adı sanı yok olmasın diye Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Küçüğüm Kül Tiğin ve iki şad (şehzade) ile ölürcesine çalıştım.


6-Küçüğüm Kül Tiğin merhum oldu. Ben yas tuttum. Görür gözüm görmez, bilir bilgim bilmez oldu. Kişi oğlu hep ölü türermiş.




DİL VE ALFABE




İslamlıktan önceki Orta Asya Türkçe sinde başlıca iki edebi lehçe meydana gelmiştir. Bunlar, en kuvvetli örneği şu yazıtlarda gördüğümüz Göktürk lehçesi ile aşağıda göreceğimiz Uygur lehçesidir.


Bu yazıtlar çok işlek nesir üslubu ile yazıldığına göre, aynı lehçe ile meydana gelmiş, fakat ele geçmemiş daha birçok eserler olsa gerektir. İlk devre edebiyatının en kuvvetli örneklerini veren bu lehçe, bazı değişmelere uğramış olmakla birlikte Batı (Anadolu) Türkçe sinin kaynağı olmuştur.


Göktürkçe’nin Anadolu Türkçe sinden bazı önemli ayrılıkları şunlardır:


1-Bugün (G) ile başlattığımız sözler, Göktürkçe’de (K) ile başlar. Göz, gelmek, görmek kelimeleri köz, kelmek, körmek şeklindedir.


2-Göktürkçe’deki bazı (T) ler bugün (D) olmuştur. Timiş, tiyip yerine demiş, diyip gibi.


3-Bugün kullandığımız bazı (Y) lerin yerine Göktürkçe’de (D) kullanılmıştır. Ayak, boy, uyumak yerine adak, bod, udımak gibi.


4-Bugünkü bazı (V) lerin yerine Göktürkçe’de (B) vardır: vermek, var, ev yerine bermek, bar, eb gibi.


5-Göktürkçe’de olmak fiili bolmak, su ismi sub şeklindedir.


6-İsmin (i-) hali Göktürkçe’de (-g veya –ig) şeklinde bulunur. Kişi-y-i, ordu-y-u, iş-i, yerine kişiğ, ordug, işig gibi.


7-İsimin (e)hali Göktürkçe’de (-ke, -ga)şeklindedir. Kime kağana yerine kim-ke, kağan-ka gibi.


8-Göktürkçe’de belirsiz isim takımları çoğunlukla takısız söylenir. Türk milleti, Türk hakanı, Gök tanrısı yerine Türk budın, Türk kağan, Kök tengir gibi.


9-Kelimelerden isim ve sıfat türetmeye yarayan –li (lı, lu lü) eki Göktürkçe’de –lig, lıg şeklindedir. Vatan-lı millet, Hakan-lı millet yerlerine il-lig budın, kağanlığ budın gibi.




Göktürk yazıtlarında dil hemen hemen arı Türkçe’dir. Bununla birlikte Konçuy, biti-yad, yalmas (elmas) kamag (kamu) gibi yabancı kelimeler bu metinlerde de bulunmaktadır.




Aradan 1200 yıl geçtiği düşünülürse Gök-Türkçeye göre bugünümüzdeki dilimizde görülün bu değişmeler pek önemli sayılmaz. Yazıtlardaki kelimelerin pek çoğu (Kara, il, kanı (hani), kağan, bey, işitmek, oğul, kul, sözleşmek, taşra, özüm, sakınmak vs.) bugün hemen hiç değişmemiş bulunmamaktadır. Ayrıca anlam veya biçim bakımından az çok değişmiş olarak yaşayan kelimeler pek çoktur.


Göktürk yazıtları, Türklerin icadı olduğu sanılan Orhun alfabesi ile yazılmıştır. Yazıtlarda bu alfabenin en gelişmiş biçimi görülüyor. 6 yy. ait bulunan, Yenisey Kırgızları’nın mezar taşlarında ise, bu alfabenin daha ilkel şekillerine rastlanmıştır. Bu hal, Orhun yazısının Türkler tarafından bulunup geliştirildiğini düşündürmektedir. Ayrıca bu yazının, Türk damgalarından çıkmış olduğu anlaşılıyor. Çünkü, ok ve yay resmini andıran iki harf aynen “ok” ve “ya” diye okunmaktadır. Bu yazının Arami alfabesinden alınmış olup, Türkçüye uydurularak geliştirildiğini söyleye bilginler de vardır.


Köktürk alfabesi 38 harflidir. Harflerin ayrık olarak, sağdan sola veya yukardan aşağıya doğru yazılır. Bu ayrık düzen, Köktürk harflerini kağıda yazılmaktansa, taşa yazılmayı daha uygun kılmıştır. Ne var ki bu yazının kağıt üzerindeki örnekleri de ele geçmiştir. 38 harfin, (4)ü sesli, (26) sı sessiz, 8 tanesi ise birleşik harflerdir.




GÖKTÜRK’LERDE “TANRI” ANLAYIŞI İLE İSLAMİYETTE YÜCE ALLAH ANLAYIŞININ YAKINLIĞI


Göktürk’lerde ve diğer Türk kavimlerinde, İslamiyet’ten önce de, genellikle “put ve maput”lar yoktu. Türkler “mekanı” belli olmayan ve çoğunca gökte oturduğu tasarlanan bir yüce kudrete inanıyorlardı.


Gelecek bölümlerde görüleceği gibi, Türkler, onun için, hiçbir zorluk ve direniş göstermeden, en kısa bir tarih, döneminde, toptan Müslüman oldular. O kadar ki, bugün kendini Türk olarak bilen 300milyon insanın (Japon Denizinden Adriyatik’e kadar) hepsi Müslüman’dır. Hıristiyan veya Musevi olduğu ileri sürülen, az sayıda Türk toplulukları, bu kuralı bozmayacak kadar küçük aykırılar (istisnalar) sayılırlar.


Bu gönülden benimseyişin sebebi, ileride açıklanacağı gibi, bütün Türk kütlerlerin, belki Hunlar’dan bu yana soyut bir tek tanrıya (çoğunda Gök Tanrıya) inanmış bulunmalarıdır.


Türklerin İslam içindeki bu durumları, son ölçüde önemli bir keyfiyettir. Çünkü, Kur’an-ı Kerim’in indirildiği Arap dilini konuşan, Araplar içinde dahi azımsanmayacak sayıda hıristiyan’lar hala mevcuttur. Arap ırkındandırlar ama Hz. İsa dinine mensupturlar.


Türkler ve Araplardan sonra İslamiyet’in diğer büyük kavimlerinden İranlılar arasında da bir miktar “hıristiyan” bulunuyor. Ancak, daha önemlisi: İranlıların bir bölüğü kendi eski dinlerinin ve esatir (mitoloji)’lerinin etkisi ile İslamiyet’i, esasında uzaklaştırmış ve hatta tanınmaz hale koymuşlardır.Buna karşılık Türklerin ezici çoğunluğu ise Kuran müslümanıdır.




KÜL TİĞİN YAZITI


(Güney Cephesi)


Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilgi Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamiyle işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki şadpıt beyleri, kuzeydeki tarkat, buyruk beyleri, Otuz tatar..! Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle:


Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep düzene soktum. O şimdi kötü değildir. Türk Kağanı Ötüğen ormanında otursa ilde sıkıntı yoktur.


Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği, ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor.




Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldanıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti öldün: Tanrı buyruğu için, kendim devletli olduğum için, kağan oturdum. Kağan oturup aç, fakir milleti hep topladım. Yoksa, bu sözümde yalan var mı?


Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burada vurdum. Yanılıp öleceğini yine burada vurdum. Her ne sözüm varsa ebedi taşa vurdum. Ona bakarak bilin. Şimdiki Türk milleti, beyleri, bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacaksınız?

Eğitim dosyaları ve daha fazlası

Religion